Sosyal Medya

Makale

‘Hesaplaşma’ hukuk zemininde gitmezse ‘linç’e dönüşür

GeçtiÄŸimiz Pazartesi 47’mi doldurdum. Nasıl bir ÅŸeydi ömür derseniz, 1 saatlik rüzgardı sanki derim. Yasaklı yıllarımıysa ilk kez bu sene saydım: 25 yıllık bir hukuk mücadelesi. BaÅŸbakanımızın gayreti iradesi ile kalktı yasaklar. 19 yaşımdan beri takip ediyorum kendisini, akranım olan nice yasaklı kadın da benzeri ÅŸükran hisleriyle doludur eminim. Kendisinden öÄŸrendiÄŸim hak ve adaletin yanında cesaretle durmaktır.

***

Guguk KuÅŸu” üzerinden yapılan bir atıf, medyada epey yer almıştı. Guguk KuÅŸu kendi yumurtasını gizlice baÅŸka kuÅŸun yuvasına koyuyor diÄŸer yumurtaları yuvadan atma bahasına, sonra da o yuvayı talan ediyor paralel yavru. Sosyal medyanın bu dramatik ama reel biyolojiden çıkarttığı popüler politik ders: “Besle kargayı oysun gözünü”ydü... Aktüel “paralel yapı” ve “darbe” tartışması baÄŸlamında meÅŸhur olmuÅŸtu Guguk KuÅŸu...

Somut çerçevesi çizilmemiÅŸ “muÄŸlaksuç” dayatmasıyla uzun yıllardır verdiÄŸim hukuk mücadelesi gereÄŸi, “hesaplaÅŸma”nın hukuk zemininde gitmesini önemserim, zaten aksi “linç” olur.

DeÄŸer verdiÄŸim bir yazarın, yazıma yönelttiÄŸi eleÅŸtiriyi gözeterek, bu kez adaletin idesi olan hakkaniyetten veya ahlaki baÄŸlamda merhameten deÄŸil de, basit ama temel bir hukuk kaidesinden söz ederek anlatayım meramımı: Suçlular kimlerse, 1- Suçları somut olarak tanımlanmalı. 2- GenelleÅŸtirilme yapılmadan failler ortaya çıkarılmalı. Aksi, toplumu Ku Kluks Klan’a teslim eder ki medyaya hakim ÅŸu anki linç dili maalesef böyle.  

***

Milos Forman’in bol ödüllü kült bir filmi olarak hatırlayacak pek çoÄŸunuz: “Guguk KuÅŸu”. Kitap okumaya vakti olmayanların seyretmesini önereceÄŸim bir film... Toplum dışı gördüÄŸümüz, “suçlular”, “uygunsuzlar” ve “deliler” hakkında, düzen ve otoritenin hatta dinin ve ahlakın neler söylediÄŸi, söylemesi gerekirken sustuÄŸu veya ilgisiz kaldığı durumlar hakkında çok ciddi bir eleÅŸtiri...

Ve yöntem... Yöntem nedir fazlalık ve yük olarak gördüÄŸümüz suçlular, deliler, uyumsuzlar veya düzen bozucular hakkında? Feyerabend “yönteme hayır” derken, bir infaz muhasebesi yaparak; otorite, bilimsellik, objektivizm, devlet aklı, düzen veya toplumsal saÄŸduyu dediÄŸimiz ÅŸeyleri, inceden inceye sorgulamaya tabi tutar... Bu sınıflandırma hakkını bize kim verdi diye isyan eder... Onun kadar radikal deÄŸilim ama itirazları önemli.

Ceza Usul Hukukunun infaza dair hükümleri, adliyelere has pratik rutin olarak görüldüÄŸünden, felsefi arka planı gözetilmeden veriliyor hatta geçiÅŸtiriliyor Hukuk Fakültelerinde. Belki bu kısmı bir aradisiplin olarak Hukuk, Psikiyatri, Sosyoloji eklemleriyle müfredata koymalı...

‘Ä°nfaz’ bahsinin siyaset teorisinde de bir karşılığı var. Çünkü siyaset, toplumsal harmoniyi kompoze eden bir üst çatı olarak hepimizi kuÅŸatmak görmek zorunda. Suçluyu da. Deliyi de. Düzen bozanı da. Uygunsuzu da. Fazlalık, yük, kambur demeden “ilgilenmek” zorundadır... Çünkü kuÅŸlardan deÄŸil insanlardan, ormandan deÄŸil toplumdan bahsediyoruz.

“Suç ve Ceza Politikası” diye bir ÅŸey var. Ä°nsanlığın tarihi tecrübeleriyle geldiÄŸi eÅŸikte, cezalandırmanın yegane sebebi “öç alma, tatmin olma” deÄŸildir kuÅŸkusuz. Evet, maÄŸdurun, maktülün ve yakınlarının tazmin edilmesi gereken hesaplaÅŸmasını da taşır muhakeme dediÄŸimiz ÅŸey. Ama salt intikam mıdır suçluyu cezalandırmadaki maksat? HiroÅŸima ve Nagazaki’den sonra, Nükleer SavaÅŸ deneyiminin hukukta yol açtığı önemli bir içtihat da infaz mevzunda yapıldı. Cenevreler sonrası “Suçluyu imha”dan, “Ä°nsancıl Hukuk” teorisine geçildi mesela... Savunmada; “Ä°ÅŸlenmiÅŸ her suç, topluma sorulmuÅŸ bir sorudur” aÅŸamasına geldik. Suçluyu topluma kazandırmak bahsineyse girmiyorum bile...

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.